Yeniden Merhaba Kıymetli Okurlarım, Uzun bir aradan sonra sizlerle tekrar bir araya gelmenin verdiği mutluluğu kelimelerle ifade etmek zor. Yaz tatili, görev değişiklikleri ve hayatın getirdiği farklıkoşuşturmalar nedeniyle aramıza mesafe..
Yeniden Merhaba Kıymetli Okurlarım,
Uzun bir aradan sonra sizlerle tekrar bir araya gelmenin verdiği mutluluğu kelimelerle ifade etmek zor. Yaz tatili, görev değişiklikleri ve hayatın getirdiği farklıkoşuşturmalar nedeniyle aramıza mesafe girmiş olsa da yeniden sizlerle buluşmanın sevincini yaşıyorum. Bu süre zarfında yaşadığım deneyimler ve kazandığım bilgiler, yazılarıma yeni bir derinlik ve perspektif katmama yardımcı oldu. Şu anda İl Müftülüğümüzün yanında bulunan Kız Gençlik Merkezi’nde manevi danışman olarak görev yapmaktayım. İnşallah bu haftadan itibaren düzenli olarak dini ve aktüel konulara dair düşüncelerimi ve gözlemlerimi bu köşeden paylaşmaya devam edeceğim.
Sevgili Okurlarım, bizler, 21. yüzyılın teknolojik harikalarıyla donatılmış, her türlü bilgiye hızla erişebilen bir dönemde yaşıyoruz. Fakat bu çağın parlak ışıkları altında, modern(!) batı dünyasının gözleri önünde ve onayıyla gerçekleşen, bir toplumun acı dolu yok oluşuna şahitlik ediyoruz. Bu trajedi, insanlığın ortak vicdanında derin bir izler bırakmakta ve bizleri, var oluşumuzun temel değerleri üzerine düşünmeye davet etmektedir. Akıl, vicdan ve merhametin sınırlarını zorlayan bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Gökten yağan bombaların altında, masum çocukların çığlıkları yankılanırken, maalesef çoğu zaman çaresizce bu trajediyi canlı olarak izliyoruz. Birkaç hafta sizlere kalbimizin en derin yarasını, gözyaşlarımızı yani Filistin’i anlatmak istiyorum.
Zeytin Ağacının Gözyaşları: Filistin
Gökyüzünün altında, Akdeniz’in sakin sularına nazır, kıyı şeridinde bir halkın hikâyesi yankılanır; var olma mücadelesi veren, kimliğini ve yurdunu arayan. Zeytin ağaçlarının gölgesinde, zamanın tozlu sayfalarından süzülen bir dramın figüranlarıdır onlar.
Zeytin ağacı, Akdeniz bölgesinde barış ve hayatın bir sembolüdür.Filistin’deki durum, özellikle de baskı, şiddet, kan ve gözyaşı ile beslenen İsrail Devleti ve Siyonistler, barışın ve hayatın sembolü olan zeytin ağaçlarının gölgesinde Filistin topraklarını, bugünlerde Gazze şehrini adeta haritadan silmeye çalışmaktadır. Dünyanın gözü önünde yaşanan bu trajedide, küresel emperyal devletler seyirci olmayı da geçerek açıktan bu zulme destek vermektedirler. Artık Akdeniz kültüründe zeytin ağacı barışın ve hayatın değil, yaşanan şiddetin, yıkımın ve adaletsizliğin, akan kan ve gözyaşının sembolüdür.
Zeytin ağaçları, Filistin kültüründe ve ekonomisinde hayati bir öneme sahiptir; bu nedenle, bu ağaçların “gözyaşları”, sadece ekolojik bir kaybı değil, aynı zamanda kültürel bir yıkım, insani bir kriz ve ulusal bir kimlik kaybıdır. Ayrıca, zeytin ağaçlarının uzun ömürlü ve dirençli doğası, Filistinlilerin süregelen mücadelesini ve direnişini, zorluklar karşısında kök salma ve hayatta kalma arzusunu sembolize etmektedir.Barışın ve refahın simgesi olan zeytin ağacı, çatışma ve zulümle,bir halkın kan ve gözyaşı trajedisi olarak karşımıza çıkıyor Ortadoğu’da.
Zaman, bu topraklarda yalnız tarih kitaplarının sayfalarını değil, insan yüreklerini de ağartmakta. Filistinlilerin umutlarını ve hayallerini beton duvarlar ardına hapsetmektedir. Her bir tuğla, bir başka hayatın ufkunu karartmakta, her bir kontrol noktası, bir başka özgürlüğün nefesini kesmektedir. Ve böylece her gün, haklarının eridiği bir gerçeğe uyanır Filistinliler. Onların dünyası, yasakların, kısıtlamaların, sürgünlerin ve şimdi de bombaların dünyasıdır; çocukların taşlarla cevap verdiği, tankların gölgesinde büyüdüğü bir dünya ve bombalarından altında can verdiği…
Ancak, bu kara toprağın bağrında, zulmün de acının da ötesinde bir şey filizlenir; direniş. Filistinli kadınlar, erkekler, gençler ve çocuklar, yaşadıkları her türlü adaletsizliğe, her türlü baskıya rağmen, kimliklerini ve varoluşlarını ısrarla savunmakta, kültürlerini, dillerini ve maruz kaldıkları zulme karşı umutlarını yaşatmaya çalışmaktadır.
Bu, ne zaferlerin ne de mağlubiyetlerin hikâyesidir aslında, bu, insanlığın, adaletin ve haysiyetin sınandığı bir hikâyedir. Bu topraklar, özgürlüğüne kavuşmayı bekleyen Filistin’in, kendi geleceğini tayin etme hakkını arayan insanların, gözyaşları, umutları ve hayalleriyle ve dahi kanlarıyla sulanan bir hikâyenin tohumlarını saklamaktadır. Ve belki de bir gün bu kıraç topraklar, zeytin ağaçlarının altında, barışın ve kardeşliğin yeşerdiği bir geleceğe şahitlik edecektir inşallah…
Sevgili Okurlarım, yazılarımı okuyan ve yorumlarıyla katkıda bulunan sizlere minnettarım. Bu yeniden başlangıçta da düşüncelerinizi ve görüşlerinizi paylaşmanızı büyük bir merakla bekliyorum. Bu yeni dönemde, umut, anlayış ve derin düşüncelerle dolu sohbetlerimizin devam etmesi ümidi ve duasıyla…
Sevgi ve saygılarımla,
Emine Büşra YILMAZER
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)