Köşe yazıları

RAMAZAN’A VEDA EDERKEN

Kıymetli Okurlarım, Bugün, Hicri Ramazan 30. Bir Ramazan daha farkına varmadan rüzgar gibi geçip gitti. Halbuki gerçekleştirmeyi umduğumuz pek çok amel vardı, ancak vakit ne kadar da kısıtlı idi. Kim..

RAMAZAN’A VEDA EDERKEN

Kıymetli Okurlarım,

Bugün, Hicri Ramazan 30. Bir Ramazan daha farkına varmadan rüzgar gibi geçip gitti. Halbuki gerçekleştirmeyi umduğumuz pek çok amel vardı, ancak vakit ne kadar da kısıtlı idi. Kim bilir, hangimiz bir sonraki Ramazan’a kavuşabileceğiz. Yaklaşık bir ay boyunca, her gün “Ramazan Güncesi” adlı bu köşede sizlerle bir araya gelmenin mutluluğunu yaşadım. Bugün son yazım ile huzurunuzdayım. Bu köşeyi yazabilmek için bana ilham ve kuvvet veren Yüce Rabbime sonsuz hamdederken, bu imkânı sağlayan Aksaray Egemen Gazetesi’nin değerli yöneticilerine de teşekkür ederim.

Kıymetli Okurlarım,

Öncelikle, her başlangıçta, her defasında, tekrar ve tekrar hatırlamamız, üzerinde düşünmemiz ve hiçbir zaman unutmamamız gereken bir gerçek var ki, o da aylardır devam eden ve kalbimizi derinden sızlatan bir trajedi. İsrail’in Gazze’de devam eden soykırımı ile Ramazan’ı idrak ettik ve maalesef, bu acıyla dolu atmosferde bayrama adım atıyoruz.

Bugün, yaklaşık bir ay boyunca kutsal Ramazan ayıyla ilgili düşüncelerimi, tecrübelerimi ve bu mübarek zamana ait ibadetlerin çeşitli boyutlarına dair kaleme aldığım yazılarım üzerinden bir değerlendirme yapacağım.

Bu serüvenimize, Ramazan ayının ilk haftası, biraz gecikmeli de olsa “Hoş geldin Ya Şehri Ramazan” başlıklı yazımızla giriş yaptık. Ramazan ayının bizlere yeniden merhaba dediği müstesna günlerde, Rabbimizin lütuflarına, iman nimetine ve özgürce ibadet etme imkanına şükretmenin önemini değeri üzerinde durduk. Zira Ramazan, bizleri içsel bir muhasebeye, manevi bir arınma sürecine davet etmekte, oruç tutmak, teravih namazları kılmak, Kur’an-ı Kerim okumak gibi ibadetlerle ruhumuzu besleyen bu ay, aynı zamanda etrafımızdaki ihtiyaç sahiplerini düşünmemizi, toplum olarak birbirimize destek olmanın ve yardımlaşmanın önemini bir kez daha hatırlattı.

“Oruçla İlgili Temel Bilgiler I ve II” başlıklı yazılarımızda, Oruç Nedir? İslam’da Orucun Tanımı Nedir? Oruca Niyet Ne Zaman ve Nasıl Edilir? Kimler Ramazan’da Oruç Tutmalıdır? Ramazan’da Oruç Tutmaktan Kimler Muaf Tutulur? Ramazan’da Orucu Bozmayan Durumlar; Orucu Bozan Haller Nelerdir? Hangi Şeyler Orucu Bozup Sadece Kazayı Gerektirir? Oruç Kefareti Ne Demektir ve Nasıl Ödenir? Oruç Yerine Fidye Verilmesi; İmsak, İftar ve Sahur Nedir? Sahurda Ezan Bitene Kadar Yemek Yenilebilir mi? Kaza Oruçlarının Aralıksız Olarak Tutulması Şart mıdır? Bozulan Nafile Orucun Kaza Edilmesi Gerekir mi? Mesleği Gereği Sürekli Olarak Yolculuk Yapan Kişi Oruç İbadetini Nasıl Yerine Getirebilir? Oruçlu İken Boy Abdesti Almak/ Banyo Yapmak Orucu Bozar mı? alt başlıkları altında orucun fıkhi hükümlerinin ayrıntılarına dair pek çok soruya cevap aradık.

“Ramazan ve Çocuk Mukabelesi” başlığı altında, bir Ramazan geleneği olarak Hz. Peygamberden bize gelen, Kur’an’ın karşılıklı okunmasına dayanan ve tüm dünyadaki Müslümanlar arasında değer gören bir ibadet olan mukabelenin önemini değindik. Özellikle Saraybosna’da çocuklara yönelik “Çocuk Mukabelesi” geleneğini kapsamlı bir şekilde inceledik.

“Ramazan Kavramı Üzerine” yazımızda, Ramazan kelimesinin kökeni ve dini anlamından yola çıkarak bu ayın Müslümanlar açısından önemini ayetler ışığında ele aldık. Öyle ki bu ay, oruç ibadetiyle müminleri manevi arınma, sabır, öz disiplin sürecine davet ederken; ay boyunca, Kur’an tilaveti, teravih namazları, iftar sofraları gibi ibadetlerle doludur ve müminler arasında kardeşlik bağlarının güçlendirildiği, toplumsal yardımlaşmanın zirveye ulaştığı bir dönemdir.

“Ramazan ve Ahiret Bilinci” başlığında, Diyanet İşleri Başkanlığımızın bu yıl için belirlemiş olduğu Ramazan ve Ahiret Bilinci teması altında, Başkanımız Prof. Dr. Ali Erbaş’ın görüşlerine yer verdik. Ali Erbaş Hocamız, Gazze’deki trajediye dikkat çekerek İslam coğrafyalarında yaşanan zulümlere son vermenin ve birliğin önemini vurguladıktan sonra, Ramazan’ın iman-amel bütünlüğü içinde ideal bir hayata yönelik yeni bir başlangıç yapmak, ebedi saadet yurdunu kazanmak için eşsiz bir fırsat olduğunun öneminden bahsetmiştir.

“Bombaların Altında Gazze’de Ramazan” başlıklı yazıda, tüm dünyanın kanayan yarası Gazze’de yaşan drama dikkat çektik. Gazze’de savaşın gölgesinde, kıtlık ve hastalıkla mücadele eden Müslümanların, bu kutsal ayı çadırlarda ve sürekli tehdit altında, nasıl bir Ramazan geçirdiklerini dile getirerek bu drama dikkat çekmeye çalıştık

“Rab ile Buluşma Mevsimi: Ramazan” başlığı altında, Ramazan ayının Müslümanların manevi hayatındaki yeri üzerinden, nefsi eğitme, dünyevi istek ve arzuları azaltma; aynı zamanda, insanın özüne, var oluşunun amacına dönmesini sağlama ve sosyal hayatta bir düzen ve değişiklik getirmesi açısından ele aldık. Ramazan, bir aydan daha fazlası olarak bir ömre sığacak derinlikte bir manevi yolculuktur. Bu yolculuk, her an Allah’a olan bağlılığımızı pekiştiren, ruhumuzu arındıran ve bizleri hakiki manada insan kılan, oruçla, ibadetle, sabırla, şükürle ve saf niyetlerle Allah’a yakınlaşma mevsimidir.

“Hadislerde Ramazan” yazımızda, Allah Resulü ve ashabının Ramazan ayını nasıl idrak ettiklerini dair hadisler aracılığıyla aktararak Ramazan ve Kur’an-ı Kerim, Oruç ve Sabır, Teravih Namazı ve Gece İbadetleri, İftar ve Sahur ibadetleri hadisler ışığında ele aldık. Zira Sevgili Peygamberimiz, her konuda olduğu gibi Ramazan ve Oruç ibadetinde de bizler için en güzel örnektir.

“Fıtır Sadakası (Fitre)” başlığı altında, Ramazan ayına özgü bir ibadet olan fıtır sadakası (fitre) ibadetini, Fitre Nedir? Kimler Fitre Vermelidir? Fitre Kimlere Verilebilir? Fitrenin Miktarı Ne Kadardır? Fitre Ne Zaman Verilmedir? alt başlıkları ile ele alarak, bu ibadetin, Ramazan ayının bereketini toplumun her kesimine yayma ve müminler arasında dayanışmayı artırma amacı taşıdığını vurguladık.

“Ramazan ve İnfak” başlıklı yazıda, Müslümanlar için, sadece bireysel kulluğun ötesinde aynı zamanda sosyal sorumluluk ve cömertlik pratiğini de içeren manevi bir yolculuk olan Ramazan ayında paylaşmanın ve yardımlaşmanın önemini ele aldık. Bu mübarek ayın, zekât ve sadaka-i fıtr (fitre) gibi mali ibadetler aracılığıyla da ihtiyaç sahiplerine destek olma, kardeşlerimizin sıkıntılarını paylaşma, onlara yardım eli uzatma zamanı olduğunu, yardımlarımızı yaparken, bunu gösteriş için değil, sadece Allah’ın rızasını kazanma niyetiyle gerçekleştirmenin gerekliliğini vurguladık.

“Şiirlerde Ramazan” başlığı altında, Cumhuriyet dönemi şiir dünyasındaki Ramazan’ın yansımalarına, şairlerin bu kutsal ayı nasıl ele aldıklarına ve şiirler aracılığıyla Ramazan’ı bize nasıl aktardıklarına dair Mehmet Akif Ersoy, Arif Nihat Asya, Yahya Kemal Beyatlı, Sezai Karakoç ve Faruk Nafiz Çamlıbel’in şiirlerinden örneklere yer verdik.

“Osmanlı’da Ramazan” başlıklı yazıda, Osmanlı’dan kalan ve neredeyse unutulmaya yüz tutmuş Ramazan geleneklerinden olan Zimem Defteri, Ramazan Tembihnâmeleri, Huzur Dersleri, Diş Kirası ve Mahyacılık ve Ramazan Eğlencelerini ön plana çıkardık.

“Orucun Çeşitleri” başlığı altında, oruçlar en genel anlamda farz, vacip, sünnet ve/veya müstehap olmak üzere üç kategoride ele alarak farz kılınan Ramazan orucu dışında, çeşitli zamanlarda tutulması emredilen veya önerilen başka oruç çeşitlerini inceledik. Ayrıca, belli dönemlerde ve özel durumlarda oruç tutmanın yasaklandığı veya dinen hoş karşılanmadığı durumlardan bahsettik.

“Ramazan ve Hira” başlıklı yazıda, ilk muştunun geldiği, vahiy nurunun dünyamıza taçlandığı, maneviyatın derinliklerine açılan kapı olan Hira’yı ele aldık. O Hira ki yüzünden nur saçan, gönüllerde taht kuran, güzel ahlakın timsali kutlu Nebi’nin, dünyevi kargaşadan uzaklaşarak huzur bulduğu, inzivaya çekildiği kutsal sığınağıydı. Efendimiz, Hira’nın sakinliğinde, içinde biriken hüzünlerden, yaşadığı acılardan ve çevresindeki bozuk düzenin getirdiği çaresizlikten, sanki bir rahmet eliyle sıyrılıp arınırdı Hira’da.

“Ramazan ve İtikaf” başlığı altında, bireyin kendisini dünyevi telaşlardan uzaklaştırıp yalnızca kendi varoluşuyla iç içe geçtiği, ruhunun derinliklerine yolculuk ederek manevi ihtiyaçlarını karşıladığı uzlet zamanı olan, Sevgili Peygamberimizin özellikle Ramazan ayının son on gününde yerine getirdiği i’tikaf ibadetini ele aldık.

“Ramazan ve Dua” yazısında, rahmet damlalarının sağanak sağanak yağmur damlaları gibi yağdığı rahmet ayı Ramazan’da duanın önemini dikkat çektik. Öyle ki Ramazan ayının içerisinde özel anların gizlendiği iftar ve sahur vakitleri gibi kutlu zamanlarda edilen duaların diğerlerine nazaran daha kıymetli olduğu bizlere bildirilmektedir. Bu anlarda edilen dualar, ezan sesleri ve telaşlarla birleşir. Mü’min sevinç içerisinde Rabbine sunduğu ibadetlerinin huzurunu yaşar.

“Kadir Gecesi” başlıklı yazıda, Kur’an-ı Kerim’in indirilmeye başlandığı ve İslam’ın müjdelenmeye başlandığı, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni ele aldık. Bu gece, Kur’an ve hadisler ışığında, ibadet, dua ve Kur’an tilaveti için özellikle önemli bir fırsattır ve müminler için manevi bir arınma ve yenilenme zamanıdır.

“Yalnızlık, Uzlet ve İ’tikaf” başlığı altında, modern yaşamın hızı, teknolojinin değişimi ve kent yaşantısının getirdiği sosyal izolasyon sonucu artan bir his iken, İslam’da i’tikaf gibi ibadetlerle olumlu bir deneyime dönüştürülebilecek bir fırsat olduğu ele alınmıştır. Zira i’tikaf, bireyin kendini ve Rabbini tanıması, iç huzura ulaşması ve manevi bir yükseliş yaşaması için bir vesiledir. İ’tikaf, bireyin kendi iç dünyasını keşfetmesine ve Allah ile olan bağını güçlendirmesine yardımcı olur, gerçek huzurun ve anlamın dış başarılar ya da maddi kazanımlar değil, kalbin derinliklerinde ve Allah ile olan ilişkide olduğunu hatırlatır.

Kıymetli Okurlarım,

Hayat, bekleyişler, hazırlıklar ve yenilenmelerle doludur. Ve her ne kadar yollar bazen zorlu olsa da bayramlar bize umudu, birliği ve beraberliği hatırlatır. Her arefe ve bayram, bizlere hayatın devam ettiğini, zamanın bir döngü içinde ilerlediğini ve her sonun yeni bir başlangıç olduğunu hatırlatır. Bu döngü içinde, birlikte geçirdiğimiz Ramazan’ın bize kattığı derinlikle, bayramın ışığında ilerlemeye devam edeceğiz.

Ramazan’ın ardından gelen bayramın, Gazze’deki ve dünyanın dört bir yanındaki tüm Müslüman kardeşlerimize huzur, barış ve adalet getirmesini dilerken, birlik ve beraberlik içinde, sağlık ve mutlulukla nice Ramazanlara erişebilmemiz duasıyla veda ediyor, siz kıymetli okurlarıma ve tüm İslam alemine mübarek bayramın şimdiden hayırlı olmasını temenni ediyorum. Gönüllerinizin ferahlığı, evlerinizin bereketi bol olsun inşallah.

Bir Ramazan’ı daha geride bırakırken, bu ayın bize kattıklarını, öğrettiklerini ve üzerinde düşünmemiz gerekenleri kalbimizde saklamamız çok önemli. Ramazan boyunca birlikte yürüdüğümüz bu manevi yolculukta edindiğimiz bilgiler, tecrübeler ve duyguların sadece bu ay ile sınırlı kalmayıp, yaşamımızın her anında bizi yönlendirmesi, iyilik, merhamet, yardımlaşma ve sabır gibi değerleri hayatımızın merkezine alarak devam etmesini Rabbimizden niyaz ederim. Bir sonraki Ramazan’a ulaşma umuduyla, bu mübarek ayın ardından da Rabbimizin rızasını kazanma, O’na yakınlaşma ve O’nun sevgili kulları arasında yer alma gayretinde oluruz inşallah. Selam ve dua ile…

Kıymetli Okurlarım,

Ecdadımızın tekke ve tasavvuf kültüründe, Türkçe gülbanklerin (sesli, toplu duaların) önemli bir yeri vardı. Gülbankler, yapılacak işin hayırlı, uğurlu olması veya sağlık, esenlik, başarı dileğiyle ve kalıplaşmış bir ifade tarzıyla Allah’a yalvarıp yakarmayı dile getiren dua metinleridir. Biz de “Ramazan Güncesi” köşesindeki son yazımızı aşağıdaki gülbankle bitirelim:

Vakt-i şerîfler hayrola

(Kutsal zamanlar hayırlı olsun)

Hayırlar feth ola, şerler def ola

(Hayırlar galip gelsin, şerler defedilsin)

Gönüller şâd-u handân ola

(Kalpler neşe ve sevinçle dolsun)

Müşkilatlar hall-u asân ola

(Sorunlar kolayca çözülsün)

Nâ-murad olanlar ber-murad ola

(Dileği gerçekleşmeyenler dileklerine kavuşsun)

Nâ şâd olanlar şâd-ü handân ola

(Mutlu olmayanlar mutlu ve neşeli olsun)

Hastalar şifâyâb ola

(Hastalar şifa bulsun)

Dertliler devâyâb ola

(Dertliler dermanına kavuşsun)

Borçlular edayâb ola

(Borçlular borçlarını ödeyebilsin)

Kalplerimiz mesrûr

(Kalplerimiz mutlu)

Ayıplarımız mestûr

(Ayıplarımız örtülsün)

Günahlarımız mağfûr

(Günahlarımız affedilsin)

Dünya ve ahiretimiz mâmur ola

(Dünyamız ve ahiretimiz imar olsun)

İçimiz, dışımız pürnûr ola

(İçimiz, dışımız ışıkla dolsun)

Ahir ve akıbetimiz hayr ola

(Sonumuz ve akıbetimiz hayırlı olsun)

Bayramımız mübarek ola…

Emine Büşra Yılmazer

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL