Bizim bu hesap nasıl kapanır, sonuçları ağır bir kaza mıyız artık? İnsan nereye gitmektedir, buna gitmek mi denir, sürüklenmek mi? İnsanımız gün geçtikçe kopuyor, ait olduğu yerden, zamandan, hayattan. İnançlı,..
Bizim bu hesap nasıl kapanır, sonuçları ağır bir kaza mıyız artık? İnsan nereye gitmektedir, buna gitmek mi denir, sürüklenmek mi?
İnsanımız gün geçtikçe kopuyor, ait olduğu yerden, zamandan, hayattan. İnançlı, inançsız fark etmeksizin yaşamı materyalist bir dünyada soluyoruz artık. Büyük şehirlerin bunca insanı kaldıracak gücü kalmadığı gibi insanın da şehrin hızına yetişecek gücü kalmadı. Köydeki Ahmet’le Mehmet çok mu memnun hâlinden? Bir fırsatını bulsa kaçıp gidecek buralardan ama şehirde kalacak yer mi var, eş dost akrabadan hayır gelmez artık. Herkes maişet derdinde. Kimseden kimseye hayır yok, eli olan başını kaşısın.
Öyle mi?
Yaşam artık değerlere değil paraya bağlı. Kimliğimizi belirleyen şeyler yalnızca para ve statü. İnsanlıktan, kibarlıktan iş çıkmıyor. Para her zaman önemliydi ama hiçbir zaman yaşam üzerinde bu kadar belirleyici bir güce sahip olmamıştı. Yine inançlı, inançsız fark etmeksizin insanımızın para için yapamayacağı şey yok. Bir bakıma haklılar, herkes yolunu bulmaya çalışıyor, doğrusuna eğrisine bakacak olursak aç kalırız, aç! Dünya böyle olmuş, düzen böyle. Uyum sağlamayan halkanın dışında kalır, kaybolup gitmek istemiyorsan halkaya tutunmayı bileceksin.
Bir bakıma haklılar dedik, gerçekten haklılar mı?
Haklı olmak ya da olmamak neyi değiştirir artık?
Bireysel yaşanan mutsuzluğun ve huzursuzluğun bireysel olduğunu sanmayalım. Toplum mutsuz ve huzursuz. Öyle ya da böyle yolumu bulayım diyemeyen, halkaya tutunmak için her kavşağa dönmeyi kendine yakıştıramayan arada sıkıştı kaldı. Ne değerlerine uygun yaşayabiliyor ne düzene uyum sağlayabiliyor. Maddi ve manevi her şeyden yoksun bir hâle geldiği için maneviyatı da hasar alıyor çünkü artık maddi karşılığı olmayan değerleri yaşamak için bile maddiyata ihtiyacımız var. Önce barınma ihtiyacını karşılaman gerek, hastalandığında sağlık hizmetine erişebilme korkun olmaması gerek. Çocuğuna harçlık veremeyen, ev kirasını ödeyemeyen, sigortanın karşılamadığı tedaviyi alacak imkânı olmayan insanı hangi maneviyatın, sanatın varlığından haberdar edeceğiz?
Temel ihtiyaçlarını karşılayamamanın verdiği kaygı, stres ve huzursuzluğu nasıl tedavi edeceğiz? Cevap veremiyoruz. Peki ya bu pahalılıkta her kıyafetin üç gün sonra modası geçiyor, ev eşyalarının bir aya kalmadan üst modeli çıkıyor, beş yıllık telefon piyasadan kalkıyorsa duracağımız yeri nasıl ayarlayacağız?
Yani demem şu ki eşyaya gönül bağlamadan yaşamaya çalışsak bile bunu mümkün kılmayan bir gidişatın parçası olmak zorunda oluşumuzla ne yapacağız?
Cevap veremiyoruz.
Hesap ağır, yaşam zor, ölüm kıymetsiz nasılsa.
Öyle mi?
O da bize kalsın madem.
Psikolojik Danışman
Sevda ALTINKAYA
YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)