Köşe yazıları

RAMAZAN VE İNFAK

Kıymetli Okurlarım, Ramazan ayı, Müslümanlar için yıllık manevi bir yenilenme dönemidir. Sevgili Peygamberimiz bir hadisinde “Ramazan’ın, evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da ateşten kurtuluştur.” (Beyhaki, Şuab, 3/306) buyurmuştur. Yani, Ramazan’ın..

RAMAZAN VE İNFAK

Kıymetli Okurlarım,

Ramazan ayı, Müslümanlar için yıllık manevi bir yenilenme dönemidir. Sevgili Peygamberimiz bir hadisinde “Ramazan’ın, evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da ateşten kurtuluştur.” (Beyhaki, Şuab, 3/306) buyurmuştur. Yani, Ramazan’ın her bir bölümü, bizlere farklı bir lütfu işaret etmektedir. Ayın başlangıcı rahmetle müjdelenirken, ortası mağfiret, sonu ise cehennem azabından kurtuluş ile taçlandırılır. Bu kurtuluşun mükâfatı ise, bir başka Hadis-i Şerifte şöyle müjdelenmiştir “Şüphesiz ki cennette bir kapı vardır, ona REYYAN kapısı denir. Kıyamet gününde o kapıdan sadece oruçlular girer, onlardan başka hiçbir kimse o kapıdan giremez. Oruçlular o kapıdan içeri girince kapı kapanır ve başka hiçbir kimseye o kapıdan girmeye müsaade edilmez.” (Buhari, Savm, 4).

Ramazan, hayır ve bereketin yoğunlaştığı bir dönem olarak özellikle fitre ve zekât gibi ibadetlerin ön plana çıktığı bir aydır. Müslümanlar, bu ayda gerçekleştirilen ibadet ve hayırların, diğer aylarla kıyaslandığında çok daha fazla sevap getirdiğine inandıkları için, zekâtlarını Ramazan ayında eda etmeye özen gösterirler. Bu geleneğin kökleri, yüzyıllar öncesine dayanır ve Ramazan’ın, paylaşma ve yardımlaşmanın, maneviyatın yanı sıra toplumsal dayanışmanın da güçlendiği bir zaman olduğunu göstermektedir.

Ramazan ayını layıkıyla yerine getirmenin kilit noktalarından biri de infakta bulunmaktır. İnfak, bir müminin, Allah’ın hoşnutluğunu elde etme niyetiyle, kendi malından başkalarına yardım etmesidir. Bu, yakınlarına, arkadaşlarına, akrabalarına ve muhtaç kişilere destek olmayı; Allah’ın kendisine bahşettiği nimetleri paylaşması demektir. İnfak, yalnızca maddi yardımı değil, aynı zamanda bir kişinin kardeşinin kalbini kazanmayı, elinde olmayana yardımı ve elinde olanlara cömert davranmayı da içerir. Bu kavram, bireysel zenginlikten öte, bir paylaşma ve dayanışma ruhudur. Böylece bir mümin, kendisine verilenlerden başkalarını da faydalandırarak Allah’ın rızasını kazanmaya çalışır. Cenab-ı Hak Kuran-ı Kerim’de defaatle bize infakın, paylaşma ve yardımlaşmanın önemini hatırlatmaktadır “Allah yolunda sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça iyiliğe asla eremezsiniz. Ne harcarsanız Allah onu hakkıyla bilir (Ali İmran/92), “Allah’a ve Resulüne iman edin; O’nun size emanet olarak verdiklerinden, başkaları için de infak edin. İçinizden iman edip infakta bulunanlara büyük bir mükâfat vardır.” (Hadîd/7), “Mallarını gece, gündüz; gizli ve açık infak edenler için Rableri katında ecirler vardır; onlar için korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.” (Bakara/274).

Kıymetli Okurlarım,

Ramazan ayı Müslümanlar için, sadece fiziksel bir arınma süreci değil, aynı zamanda sosyal sorumluluk ve cömertlik pratiğini de içeren manevi bir yolculuktur. Bu yolculukta, infak ederek, yani malını, zamanını ve emeğini ihtiyaç sahipleriyle paylaşarak Ramazan ayının ruhuna uygun hareket etmiş oluruz. Bu da Ramazan’ın özünü kavrayıp, paylaşma ve yardımseverlik konusunda Peygamberimiz Hz. Muhammed’in gösterdiği üstün örneği takip etmekten geçer. Peygamber Efendimiz, daha kendisine peygamberlik vazifesi verilmeden önce bile, çevresine karşı büyük bir hayırseverlik içindeydi. Hz. Hatice’nin, “Sen akrabanı gözetirsin, işini göremeyen insanların işlerini üzerine alırsın, yoksula verirsin, misafirini ağırlarsın, felâkete uğrayanların yardımına koşarsın” şeklindeki sözleri, O’nun nasıl üstün bir kişiliğe sahip olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bu sözlerde belirtildiği gibi, O, akrabalarına bakar, güçsüzlerin yükünü omuzlar, yoksullara elinden geleni verir, misafirperverliğiyle tanınır ve felaket zamanlarında insanların yardımına koşardı. Mal ve parayı biriktirmekten ziyade, eline geçen her şeyi ihtiyaç sahipleri ile paylaşmayı tercih ederdi. Peygamber Efendimizin hayatı, bugünümüze de ışık tutan, yardımlaşma ve paylaşmanın erdemlerini yaşam biçimi haline getiren nadide bir örnektir.

Kıymetli Okurlarım,

Ne yazık ki, kapitalist ekonominin hakim olduğu modern zamanlarda, birçok kişi malı sadece bir araç olarak görmekten çok, hayatın kendisi olarak değerlendirme eğiliminde. Bu, dünyevileşme hastalığının bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Bencillik, mal hırsı, güç ve çıkar peşinde koşma, gösterişli yaşam tarzları çağımızın vebası haline geldi. Bir zamanlar yüceltilen yardımlaşma, dayanışma ve başkaları için fedakârlık yapma gibi erdemler, bu süreçte değerini yitirmiş gibi görünüyor. Ancak, insanlık, bu sonu gelmez arzu ve hırs döngüsünden, ancak infak etme ve yardımlaşma bilinciyle çıkabilir. Kendini ve çevresini düşünmeyen, fakir ve muhtaçlara, yetim ve düşkünlere el uzatmayanlar, aslında hem kendilerini hem de toplumu bir felakete sürüklemektedir. Bu bağlamda, Sevgili Peygamberimizin bize hatırlattığı gibi, mal ve servetin gerçek değeri, onu ihtiyacı olanlarla paylaşmakta geçmektedir. Bu, sadece maddi bir yardım değil, aynı zamanda manevi bir sorumluluk ve insanlık görevi olarak kabul edilmelidir. Bu şekilde, bireysel ve toplumsal bir felaketten kaçınmak, daha adil ve merhametli bir dünya inşa etmek mümkündür.

Kıymetli Okurlarım,

Ramazan ayı, infak, yardımlaşma ve paylaşma ruhunu en yoğun yaşadığımız zamanlardan biridir. Bu kutsal ayda, Rabbimize çeşitli ibadetlerle kulluğumuzu gösterirken, zekât ve sadaka-i fıtr (fitre) gibi mali ibadetler aracılığıyla da ihtiyaç sahiplerine destek olma, kardeşlerimizin sıkıntılarını paylaşma, onlara yardım eli uzatma zamanıdır. Yardımlarımızı yaparken, bunu gösteriş için değil, sadece Allah’ın rızasını kazanma niyetiyle gerçekleştirelim. Bu süreçte, yardım ettiğimiz kişilerin onurunu korumaya özen gösterelim, onları küçük düşürecek herhangi bir davranıştan kaçınalım. Bu, sadece maddi yardımın ötesinde, bir kardeşlik görevi ve manevi bir sorumluluktur.

Ramazan, bize bu değerli dersleri hatırlatan, hayatımızı manevi olarak zenginleştiren bir zaman dilimidir. Bu ay boyunca, yaptığımız her türlü iyilik ve yardımın, sadece aldığımız nefes kadar yakın olduğumuz ahiret için de bir hazırlık olduğunu unutmayalım. “Ey iman edenler! Kazandıklarınızın ve sizin için yerden çıkardıklarımızın iyilerinden verin. Kendinizin ancak içiniz çekmeye çekmeye alabileceğiniz âdi şeyleri hayır diye vermeye kalkışmayın. Bilin ki Allah zengindir, bütün iyilik ve güzellikler O’na mahsustur.” (Bakara/267).

Selam ve dua ile…

 

EMİNE BÜŞRA YILMAZER

YORUMLAR (İLK YORUMU SİZ YAZIN)

ÜYE GİRİŞİ

KAYIT OL